Çocuğun Ahlakı Ailede Şekillenir: Zorbalığa Karşı Temel Güç!

04.09.2025
A+
A-
Çocuğun Ahlakı Ailede Şekillenir: Zorbalığa Karşı Temel Güç!

Psk. Aynur Adiloğlu, zorbalığa karşı direncin ailede başladığını; sevgi, disiplin ve değer ekseninde şekillenen ebeveynliğin çocukları nasıl koruduğunu Aile Gazetesi’ne yazdı.

Akran zorbalığı, bir kişinin yaşıtları ya da yakın yaş grubundaki fertler tarafından fiziksel, psikolojik, finansal, sözel ya da siber yollarla maruz kaldığı bir şiddet türüdür. Son yıllarda ülkemizde ve dünya genelinde bu durum belirgin şekilde artmış, zorbalık türleri de kendi içinde çeşitlenmiştir. Bu tür zorbalığa maruz kalan çocuklar, gençler ve aileleri çoğu zaman ne yapacaklarını bilememekte, bu durumu nasıl durdurabileceklerini kestirememektedir.

Bu süreçte birden fazla taraf söz konusudur: Mağdur, yani haksızlığa uğrayan kişi; zorba, yani baskı ve şiddet uygulayarak başkalarının sınırlarını aşan kişi ve izleyiciler, yani olaylara sessiz kalıp pasif davranarak zorbalığın sürmesine dolaylı olarak katkıda bulunan kişiler.

Zorba, mağdurun sınırlarını ihlal ederek onun kişisel hak ve özgürlüklerine zarar verir, kişiliğini yok etmeye çalışır. Örneğin; bir çocuk yürürken, başka bir çocuk bisikletiyle önünü kesebilir. Sınıfta “şaka” adı altında sürekli rahatsız edici davranışlarla psikolojik baskı uygulanabilir. Sosyal medyada bir paylaşım üzerinden, eleştiri kisvesi altında kişiliğe yönelik hakaretlerde bulunulabilir. Bir başka örnekte, çocuk bir arkadaş grubuna dahil olabilmek için kantin parasını vermeye zorlanabilir; bu da finansal zorbalığa örnektir.

“Zorbalık, Ferdin Haysiyetini Yok Sayarak Hükmetmeye Çalışmaktır”

Tüm bu davranış biçimlerinden görüleceği üzere, zorbalık mekân ve zaman fark etmeksizin çocuğun veya gencin onurunu, haysiyetini hiçe sayarak ona hükmetme ve baskı kurma amacını taşır.

İzzet ve haysiyet, toplumda fertlerin haklarının oluşmasında önemli yapı taşlarıdır. Her ne kadar doğuştan gelen haklar olsa da, bu kavramlar psikolojik olarak zamanla gelişir. İzzet, haysiyet ve hakkaniyete dayalı sağlıklı bir güç anlayışı geliştikçe, zorbalık davranışları da önlenebilir. Bu nedenle zorbalığı durdurmak için önce bu kavramları anlamak önemlidir.

Çocuğun biyolojik (bedensel güç), psikolojik (özgüven, benlik algısı ve içsel kaynaklar) ve sosyal (aile ve çevre desteği) açılardan desteklenmesi, onu zorbalığa karşı daha dirençli hâle getirir.

Biyolojik özellikler doğuştan gelir ve her zaman kontrolümüzde olmayabilir; ancak belirli yönleriyle geliştirilebilir. Bu açıdan, çocuğun fiziksel olarak nasıl güçlendirilebileceğini öğrenerek, onu fiziksel zorbalığa karşı koruma becerileri kazandırabiliriz. Unutmamalıyız ki beden, en temel savunma aracımızdır.

Öte yandan, fiziksel olarak güçlü olduğu için zorbalık yapan bir çocuğumuz varsa, bu davranışın yanlış olduğunu ona anlatmak gerekir. Metaforik öykülerle diğerkâmlık, empati ve vicdan duygularını geliştirmesine katkı sunabiliriz. Böylece şiddetin normalleşmesini önleyebilir ve zorbayı bu değerler üzerinden durdurabiliriz.

İçsel ve Dışsal Güçler: Zorbalığa Karşı Koruyucu Kalkan

Psikolojik olarak hepimizde çok temel bir yapı bulunur; savunma mekanizmamız. Bu mekanizma, 7’den 70’e herkes için geçerlidir. Özellikle mağdur durumda olan bir kişi, kendini savunmaya değer görmeyebilir ya da bu konuda bir ihtiyaç hissedebilir. Ergenlik döneminde bu durum daha da belirgindir. Çünkü ergen, büyük bir değişim içindedir ve neye tutunacağını bilemeyebilir. Bu savunma sisteminin güçlenmesi için en önemli şey, içsel ve dışsal kaynakların gelişmesi ve çeşitlenmesidir. İnsan, benliğini sahip olduğu kaynaklar üzerinden tanımlar. Kaynakları ne kadar çeşitli ve güçlü olursa, benliği de o kadar sağlam olur.

Peki, içsel ve dışsal kaynaklar nelerdir?
İçsel kaynaklar, kişinin kendine dair değerli hissettiği her özelliktir: sakinlik, iyimserlik, iç huzur, sevecenlik, neşe, sanat sevgisi, vatanseverlik gibi. Bunlar kişinin ilgi ve eğilimleriyle şekillenir.

Dışsal kaynaklar ise; aile, sevdikleri, ev, okul, yurt, sevilen dersler, arkadaşlar, hayvanlar, kitaplar ve hatta kişisel eşyalar gibi ferdin dışında kalan, ancak ona kendini güvende ve ait hissettiren tüm unsurlardır. Çocuk ve ergenin bu içsel ve dışsal kaynakları tanıması, geliştirmesi ve çeşitlendirmesi, psikolojik sağlamlığını artırır. Ancak mağdur olan ya da olaylara tanık olan izleyicilerin bu kaynaklardan yoksun olması, ne yazık ki zorbalığın devam etmesine neden olur.

“Zorbalığı İzleyicilerin Tepkisizliği Besler”

Zorbalık sadece zorba ile sürmez, mağdurun karşı koyamayışı ve izleyicilerin tepkisizliği bunu asıl besleyen şeydir. Sosyallik, konusu açılınca sadece aklımıza dış dünya gelse de bundan daha fazlasıdır. Kişinin ilk sosyal çevresi ailesidir. Annesi ve babası ile kurduğu ilişkidir. Akran zorbalığı vakalarında, çocuğun aile içerisinde çeşitli şiddet türlerinden birisine maruz kalması ile beraber buna açık bir hale geldiğini görebiliyoruz.

Aile ‘disiplin ve kurallar’ üzerinden kurmaya çalıştığı domine bir hakimiyet ve yanlış üslupla kurduğu bir dil ve iletişim ağından ötürü çocuklar maruz kaldıkları şiddetin kendileri için normal olduğunu sanabilmektedirler. Ailenin doğrularını sahici bir hakimiyet ile yaşaması, sağlıklı bir üslup haysiyetini koruyarak değerlerini açıklaması çocuğu için en büyük korumadır.

Zorbalığın önlenmesinde en büyük yardım sosyal çevrenin, okuldaki öğretmenlerin, izleyicilerin seslerini duyurup durdurmaları olacaktır. Bu yüzden, ailenin çocukları zorbalığa uğrasın/uğramasın bu noktada çocuklarını geliştirmesi elzemdir. Anne ve babalar burada müdahale ederken kendilerinin de güç odağından ziyade değerleri ile durdurmaya odaklanması çocuklarına örnek olacak bir davranış olur. Savunmanın, durdurmanın bir kaybının olmadığını vurgulamak gereklidir. İhtiyaç halinde ebeveyn öğretmen, sınıf arkadaşlarının ebeveynleri, sınıftaki diğer çocuklardan yardım alabilir. Bu konu mahallede, akraba çevresinde, aile içinde veya sosyal medyada da yaşanabilir. Her yerin kendi bağlamı üzerinde bir koruyucu bağ oluşturulabilir ve çocukların sağlıklı bir sosyal çevre için iyi bir birlik çerçevesinde buluşulmasına ön ayak olunabilir. 

Çocuğun Onurunu Korumak, Zorbalığa Karşı İlk Savunmadır!

Aileler, çocuklarının kaynaklarını geliştirmek için zaman ayırmalı; onların mizacına ve ihtiyaçlarına uygun şekilde bu kaynakları desteklemeye özen göstermelidir. Aynı zamanda kendi tutumlarını da gözden geçirmelidirler. Kuralları ve disiplini öğretirken, güzel bir üslupla çocuklarının onurunu korumalı ve davranışlarıyla onlara örnek olmalıdırlar. Çocuğun zihninde hakaret ya da şiddetin “normal” bir iletişim biçimi olarak yer etmesine asla izin verilmemelidir.

Eğer bir güç, şiddet yoluyla ortaya çıkıyorsa, bu yalnızca bir korkağın hileyle durumu kontrol etmeye çalışmasıdır. Gerçek güç ise; diğerkâmlıkla, haysiyetle ve adaletle birlikte var olur. Bu, hem kendi haklarını hem de karşısındakinin haklarını, her iki tarafın davranışlarına rağmen savunabilme becerisidir.

Psikolog Aynur Adiloğlu

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.