Ebeveynlerin Farkında Olmadığı Dijital Risk: “Sharenting”

26.06.2025
A+
A-
Ebeveynlerin Farkında Olmadığı Dijital Risk: “Sharenting”

Dijital çağın en tartışmalı ebeveynlik alışkanlığını yansıtan bir kavram: “Sharenting”

“Sharenting” Nedir?

“Sharenting”, İngilizce “share” (paylaşmak) ve “parenting” (ebeveynlik) kelimelerinden türetilmiş bir kavram. Anne ve babaların, çocuklarına dair fotoğraf, video ya da özel anları sosyal medyada düzenli şekilde paylaşması anlamına geliyor. Paylaşımlar genellikle sevgiyle ve gururla yapılsa da, bu durum çocukların özel hayatına ve mahremiyet haklarına zarar verebiliyor. Sevimli bir fotoğraf, komik bir an, bir doğum günü kutlaması derken… çocuğun mahremiyeti adım adım kamusallaşıyor. Sosyal medya kullanımı arttıkça, çocuklar henüz konuşamadan bile çevrimiçi varlık kazanmaya başlamaktadır.

Oxford 2024 verilerine göre bu tür paylaşımlarda büyük artış yaşanırken, araştırmalar ebeveynlerin çoğunun bu risklerin farkında olmadığını gösteriyor.  Örneğin; Conti ve arkadaşlarının “Sharenting: Characteristics and Awareness Of Parents Publishing Sensitive Content Of Their Children On Online Platforms- Çocuklarının Hassas İçeriklerini Çevrimiçi Platformlarda Yayımlayan Ebeveynlerin Özellikleri ve Farkındalığı” başlıklı araştırmasında, ebeveynlerin %93’ünün sharenting’in yasal boyutları ve veri güvenliği hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı ortaya konmuştur.

Sharenting sadece dijital bir alışkanlık değil, çocuk haklarının ihlali anlamına gelebilecek bir davranış. Çocukların ileride bu paylaşımlardan utanabileceği, alay ya da siber zorbalığa maruz kalabileceği uzmanlarca sık sık vurgulanıyor. Ayrıca bu tür içerikler, pedofil ağların radarına girebilir veya kimlik hırsızlığına zemin oluşturabilir.

Roma Sapienza Üniversitesinden Dr. Maria Giulia ve arkadaşlarının İtalya merkezli araştırmasına göre, ebeveynlerin %75’i çocuklarına ait içerikleri sosyal medyada paylaşıyor. Bu paylaşımların %31’i çocuk daha 6 aylık olmadan başlıyor. Üstelik %93’ü bu alışkanlığın yasal ya da etik risklerinden habersiz.

California Üniversitesi San Francisco (UCSF) tarafından yürütülen ve JAMA Network Open dergisinde yayımlanan (Social Media Use and Depressive Symptoms During Early Adolescence-Erken Ergenlik Döneminde Sosyal Medya Kullanımı ve Depresif Belirtiler) çalışmaya göre; Sosyal medyanın bilinçli ve sınırlı şekilde kullanılmadığında özellikle çocukluk döneminde duygusal gelişimi olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor. Sosyal medyada karşılaştırma, dışlanma, siber zorbalık gibi durumlar çocukların ruhsal dünyasında kalıcı etkiler bırakabiliyor. Ebeveynler bu gerçeği göz ardı etmemeli.

Masum Bir Paylaşım mı, Dijital İhlal mi?

Anne ve babalar çoğunlukla niyetinin iyi olduğunu düşünüyor: “Hatıra kalsın”, “Akrabalar görsün” veya “Bu anı paylaşmak istedim.”
Ama gerçek şu ki, bir paylaşım sonsuz bir dijital iz bırakabiliyor.

Bu içerikler;

  • Alay edilme ya da zorbalığa yol açabilir.
  • Yüz tanıma sistemleriyle kimlik avcılığına neden olabilir.
  • Pedofililer tarafından arşivlenebilir.
  • Çocuğun gelecekteki sosyal ve psikolojik gelişimini etkileyebilir.

Adawiah ve Rachmawati’nin “Parenting Program to Protect Children’s Privacy: The Phenomenon of Sharenting Children on Social Media- Çocukların Gizliliğini Korumak İçin Ebeveynlik Programı: Çocukları Sosyal Medyada Paylaşma Olayı” başlıklı çalışmasında belirtildiği gibi, dijital izlerin kontrolü bir kez kaybedildiğinde geri dönüşü neredeyse imkânsız hale gelmektedir.

Son Söz: Paylaşmadan Önce Bir Kez Daha Düşünelim!

Sharenting, sadece bir sosyal medya davranışı değil; çocuk hakları, mahremiyet, veri güvenliği ve aile içi iletişim açısından çok boyutlu sonuçlar doğurabilecek bir eylemdir.

Anne ve babaların şunu hatırlaması gerekir:

✅Paylaşım, anlık beğeniler uğruna çocuğun uzun vadeli dijital geleceğini riske atmamalı.
✅Çocuğun dijital ayak izi, onun izniyle şekillenmeli.

Bu noktada, dijitalleşmenin sadece bireysel değil toplumsal düzeyde de bir dönüşüm yarattığını göz ardı edemeyiz. Bugün ekranlar yalnızca eğlence araçları değil, “kimlik inşa eden, değer yıkan, duygu ve düşünce biçimlerini şekillendiren birer “terbiye aygıtı” hâline gelmiştir.

Bugün çocuklarımız duygusal güveni annesinden değil, bir animasyon karakterinden almakta, rehberlik ihtiyacını babasından değil, bir oyun platformundaki içerik üreticisinden karşılamakta, onlara doğruyu yanlışı biz değil, algoritmalar söylemektedir.

Ebeveynlerin çocuklarının dijital deneyimlerine rehberlik ve gözetim yapmamaları onlarıDijital Yetim”ler haline getiriyor. Çocuklarımızı dijital dünyada yetim bırakmayalım. Bu yetimlik, yalnızca sevgi ve ilgi eksikliği değil, aynı zamanda rehberliksizliktir.

Çocuklarımızı sevmek, onları teşhir etmek değil; onların dijital haklarını ve psikolojik gelişimlerini koruyarak geleceklerini güvence altına almaktır. Aileler olarak bizler, çocuklarımızın dijital temsilcileri değil; hak koruyucularıyız. Sevgiyle paylaşmak elbette güzeldir, ancak bilinçle paylaşmak daha değerlidir.

Sadece çocuklar değil; anne baba rolleri de dijital dünyaya göre yeniden biçimleniyor.  Bu anlamda Çocuklarımızı dijital dünyada yetim bırakmamalı, çocukların dijital yolculuklarına da eşlik etmek ve doğru rehber olabilmek gerekmektedir.

Bir fotoğrafla hayatlarını etkilemeden önce, lütfen bir kez daha düşünelim. Çünkü bugünün cephe hattı ekranlardır; siperimiz ise ailemizdir.

Kaynakça: 

  • Adawiah, L. R., & Rachmawati, Y. (2021). Parenting Program to Protect Children’s Privacy: The Phenomenon of Sharenting Children on Social Media. Jurnal Pendidikan Usia Dini
  • Conti, M. G., Del Parco, F., Pulcinelli, F. M., Mancino, E., Petrarca, L., et al. (2024). Sharenting: Characteristics and Awareness of Parents Publishing Sensitive Content of Their Children on Online Platforms. Italian Journal of Pediatrics
  • Nagata JM, Otmar CD, Shim J, Balasubramanian P, Cheng CM, Li EJ, Al-Shoaibi AAA, Shao IY, Ganson KT, Testa A, Kiss O, He J, Baker FC. Social Media Use and Depressive Symptoms During Early Adolescence. JAMA Network, 2025.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.