Kurtuluş Savaşı’nın Kahraman Anneleri

Milli Mücadele tarihi, yalnızca cephedeki askerlerin değil, aynı zamanda cephe gerisinde fedakârca mücadele eden annelerin de yazdığı bir destandır. Bu destanda en büyük pay, annelerin taşırken, korurken, ölürken anlattığı satırlardır. Şerife Bacı, Fatma Çavuş, Ayşe Çavuş, Zeynep Kamil ve ismini bilmediğimiz niceleri… Onlar yalnızca çocuklarına değil, geleceğe, vatana, toprağa analık etmişlerdir. Bu kahraman kadınların fedakârlıkla örülmüş hikâyelerini ve Milli Mücadele’ye katkılarını keşfedelim…
“Kadınlar, doğurdukları çocuklardan daha büyüktür; çünkü milletleri doğururlar.”
— Halide Edib Adıvar
Şerife Bacı: Cephane Uğruna Donan Bir Annenin Sessiz Kahramanlığı
1921 yılının Aralık ayında, Kurtuluş Savaşı’nın zorlu günlerinde, Kastamonu’nun dondurucu kışında İnebolu’dan Ankara’ya cephane taşımak üzere yola çıkan kağnı kollarında yer alan kadınlardan biri de Şerife Bacı’ydı. Yemen Cephesi’nde şehit düşen eşinden sonra küçük bebeğiyle yalnız kalan Şerife Bacı, köyündeki diğer kadınlarla birlikte Milli Mücadele’ye destek vermek için gönüllü olmuştu.1
Şerife Bacı, cephane taşıdığı kağnısında yalnızca mermi değil, aynı zamanda kızı Elif’i de taşıyordu. Cephaneyi ıslanmaktan korumak için üzerindeki battaniyeyi mermilere sardı; bebeğini ise göğsünde sakladı. Mermilerin üzerine ottan bir yatak yaptı, kendi bedenini hem mermilere hem de bebeğine siper etti.
Kastamonu’ya ulaşıldığında Şerife Bacı’nın donarak hayatını kaybettiği anlaşıldı. Ancak altından sağ çıkan bebeği ve sağlam kalan cephane, onun fedakârlığını ve azmini gözler önüne serdi.2 Şerife Bacı, hem fiziksel hem de simgesel olarak annelik sorumluluğunu sırtlanan bir kahramandı. Onun adına Kastamonu’da dikilen anıt, Türk kadınının direnişini, fedakârlığını ve vatan sevgisini temsil eder.
Zeynep Kamil: Doğuramadan Ana Olmayı Seçen Bir Merhamet
Osmanlı’nın son döneminde, İstanbul’da yoksul kadınlar için kurduğu hastane ile tanınan Zeynep Kamil, biyolojik çocuklarını kaybetmişti. Eşi Yusuf Kamil Paşa ile birlikte kurduğu Zeynep Kamil Hastanesi’nde, binlerce yoksul kadın ücretsiz doğum yapmış; savaş ve yoksulluk dönemlerinde kadınlara ve çocuklara barınma, tedavi ve bakım sunmuştu.3 Milli Mücadele döneminde doğrudan cephede olmasa da, kurduğu sağlık kurumu ve bıraktığı modelle yüzlerce kadına ve çocuğa analık etti. Onun anneliği doğuramadığı çocuklara değil, yaşatmayı seçtiği hayatlara aittir. Bugün hâlâ aktif olan Zeynep Kamil Hastanesi, onun merhametle kurulmuş analık mirasının yaşayan kanıtıdır.
Fatma Çavuş (Halime): Yaralı Askerin Başını Okşayan Ana Eli
Milli Mücadele döneminde Balıkesir’in Edremit ilçesi çevresinde silahlı direnişin içinde yer alan Fatma Çavuş, aslında “Halime” ismini taşıyan, cesaretiyle tarih kitaplarında yer etmiş bir halk kadınıydı. Kaynaklara göre bir çocuk annesiydi; ancak savaşın yıkıcılığıyla hem evini hem çocuğunu geride bırakıp cepheye katılmıştı.2 Fatma, erkek kıyafeti giyerek düşmana karşı savaşmış; ama çatışmaların arasında bile anneliğini kaybetmemiştir.
Cephede yaralanan askerlere bakarken, hemşirelik eğitimi olmamasına rağmen onları sarıp sarmalayan, başlarını dizine koyup uyutan biri olarak hatırlanır. Birçok anlatımda, genç askerler onu “Fatma Ana” diye çağırır.4 Onun mücadelesi, silahla olduğu kadar şefkatle de verilmiştir. Fatma Çavuş, yalnızca bir direniş figürü değil, askerler için bir moral kaynağı, bir sığınak, yani gerçek bir “Cephe Annesi”ydi.
Ayşe Çavuş: Üç Çocuğu ve Bir Vatan İçin Taşıdı
Ayşe Çavuş’un adı, özellikle Batı Anadolu’da Kuvayı Milliye’ye destek veren kadınlar arasında geçer. Çoğu zaman kırsal bölgelerde erzak ve cephane taşıyan kadınlar arasında aktif rol aldığı belgelenmiştir. Üç çocuk annesi olduğu kaynaklarda belirtilmiştir.1 Ayşe Çavuş’un hikâyesi; sıradan bir Anadolu kadınının olağanüstü cesaretiyle, cepheyle evi arasındaki mesafeyi adımladığı bir hayattır.
Günlerce süren yürüyüşlerde sırtına hem mermi hem bebeğini bağladığı anlatılır. Çocuklarını ayakta tutarken, cephedeki binlerce askere güç veren silahları taşımayı da ihmal etmemiştir. Onun için annelik, sadece kendi evlatlarını değil, savaşan her Türk askerini yaşatma çabasıydı.
İlgili kaynaklarda Ayşe Çavuş’un “Üç çocuğum var, ama bu milletin çocuğu da benimdir. Hangisi açsa ekmeği ona bölerim.”5 dediği yer alıyor.
Halide Edib Adıvar: Kalemiyle, Sözüyle ve Annelik Yüreğiyle Direnen Kadın
Halide Edib Adıvar, Kurtuluş Savaşı yıllarında cepheden cepheye giderek halka hitap eden, Anadolu Ajansı’nın kurulmasına öncülük eden, Sivas ve Erzurum kongrelerinde görev alarak halkın moralini güçlendiren büyük bir aydın, bir mücadele neferidir. Aynı zamanda, savaş başladığında henüz küçük yaşta olan iki oğlu Ayetullah ve Nimetullah ile İstanbul’da yaşamakta olan bir anneydi.
Eşi Dr. Adnan Adıvar ile birlikte Anadolu’ya geçme kararı verdiğinde, evlatlarını İstanbul’da bırakması onun için bir iç savaş anlamına gelmişti. Bu çelişkiyi yıllar sonra anılarında şöyle anlatır: “Ben bir anneydim. Fakat yalnız kendi çocuklarımı değil, bir milletin çocuklarını korumak istedim.”6 Halide Edib, yalnızca kendi oğullarının değil, cephedeki her askerin, Anadolu’daki her çocuğun geleceğini korumaya ant içmişti. Halide Edib, sadece bir fikrin savunucusu değil, o fikri yaşamış, bedelini ödemiş bir annedir. Kütahya’da yaptığı bir konuşmada, “Siper başında oğlunun giysisini diken bir ananın cesareti, nice erkek kahramanlığına bedeldir” diyerek, kurtuluşun temelinde anneliğin sarsılmaz gücünü açıkça dile getirir.1 Onun mücadele anlayışı, kadını yalnızca “evde bekleyen” değil, “vatanın doğum sancısına eşlik eden” bir varlık olarak konumlandırır. Çocuklarını bırakıp cepheye gitmekle onları terk etmemiş, tam aksine, gelecekte yaşayacakları bir vatanı onlara armağan etmek istemiştir.
Bu Anneler Günü’nde, yalnız kendi annelerimizi değil; bir milletin kaderine analık etmiş bu büyük yürekli kadınları da rahmetle, minnetle ve sonsuz bir saygıyla anıyoruz.