Çocukerkil Aile Yapısı: Kontrolsüz Sevginin Gölgesinde Büyüyen Nesiller

14.08.2025
A+
A-
Çocukerkil Aile Yapısı: Kontrolsüz Sevginin Gölgesinde Büyüyen Nesiller

 Vaiz Dr. Tuba Kevser Şahin, çocuk merkezli aile yapısının etkilerini ve sağlıklı ebeveynlikte sevgi-disiplin dengesinin önemini Aile Gazetesi için kaleme aldı.

Tarih boyunca aile yapıları genellikle ataerkil ya da anaerkil modele dayanmıştır. Ataerkil ailelerde otorite baba ya da büyükbaba üzerindeyken, anaerkil ailelerde bu rol anneye aittir. Geleneksel toplumlarda ataerkil yapılar baskın olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte özellikle son yüzyılda insan ve toplum tasavvurunda yaşanan köklü değişiklikler, aile yapısı üzerinde de deriz izler oluşturmuştur. Bu izlerden biri, bilinen iki temel aile yapısına da uymayan, bununla birlikte hızla yayılan yeni bir model olarak tanımlanabilir: Çocukerkil aileler.

Çocukerkil aile yapısında karar alma süreçleri çoğunlukla çocuğun talepleri doğrultusunda şekillenir. Günlük yaşam, tatil planları, yemek tercihleri ve ev içi iletişim, çocuğun konforu ve istekleri merkeze alınarak düzenlenir. Ebeveynler çocuklarının vereceği tepkiden çekinerek onlara sınır koymakta zorlanır veya bilinçli olarak bundan kaçınır; sonuçta çocuk evin tek söz sahibi olur. Bu durum, aile içi dengelerde ciddi bozulmalara yol açar.

Geleneksel Aile Modellerinden Çocukerkilliğe

Bu dönüşümde modern dönemlere damgasını vuran hümanist yaklaşımın etkisi büyüktür. Hümanizm ferdin özgürlüğünü ve konforunu öncelerken, ait olma ve sorumluluk alma gibi temel ihtiyaçlarını çoğu zaman göz ardı etmiştir. Özellikle, Batı merkezli psikolojik yaklaşımlar bireysel mutluluğu yücelttikleri gibi var olma sorumluluğunu ebeveyne bir borç gibi yüklemiş ve ona çocuğu “mutlu etme” görevinden mesul tutmuştur. İster ataerkil, ister anaerkil olsun geleneksel aile yapısında ebeveynin temel görevi değer aktarımı iken, çocuğu mutlu etme yükü ebeveynliğin bu en temel rolünü işlevsizleştirmiştir. Bu paradigma değişimi, kişiyi özgürleştirme amacıyla yola çıksa da onu haz merkezli, sınır tanımayan, sorumluluktan kaçan hale getirmiştir.

Çocuk merkezli modelin hızla benimsenmesinde, geçmişteki aşırı otoriter ve sevgisiz ebeveynlik anlayışına duyulan tepki de etkili olmuştur. Önceki nesillerdeki sevgisizlik ve katı disiplin, günümüz ebeveynlerini “biz çektik, evladımız rahat etsin” mantığıyla çocuklarına sınırsız sevgi ve özgürlük sunmaya itmiştir. Ne var ki, sevgi çoğunlukla çocuğun tüm isteklerini onaylamakla karıştırılmış; ebeveynlik ise sürekli memnun etme çabasına dönüşmüştür. Başlangıçta iyi niyetli ve olumlu görünen yaklaşım, çocukların gereğinden fazla konfor ve özgürlük içinde büyümesine neden olmaktadır. Gelişimlerini tamamlamadan sınırsız özgürlükle karşılaşan çocuklar, zamanla doyumsuz, bencil, eleştiriye kapalı ve sosyal kurallara uymakta zorlanan fertlere dönüşür. Zorluklar karşısında sabır ve direnç geliştiremeyen bu fertler , eğitimden iş ve evlilik hayatına kadar pek çok alanda sorun yaşayabilir. Ayrıca ebeveynlerine karşı saygı sınırlarını zorlayarak onları kontrol etmeye çalışabilirler.

Sevgi ve Disiplin Dengesinin Önemi

Bu tabloyu, Peygamber Efendimiz’in (sav) Cibrîl Hadisi’nde kıyamet alâmeti olarak zikrettiği “câriyenin efendisini doğurması” (Müslim, Îmân, 1, 5) ifadesi ile ilişkilendirmek mümkündür. Günümüzde anneler, adeta kendilerine hükmeden evlatlar yetiştirmekte; çocuklar ebeveynlerine karşı saygı sınırlarını zorlamakta ve onları maddi-manevi hizmet aracı olarak görmektedir. Bu da, değer algısının büyük ölçüde maddiyat ekseninde şekillendiğini göstermektedir. Anne babaların sevgiyi çoğunlukla maddi imkânlar üzerinden göstermesi bu anlayışı beslemektedir.

Bu noktada çözüm, sevgiyi ve disiplini dengeleyen bir ebeveynlik anlayışına yönelmektir. Yalnızca bireysel özgürlük değil, aynı zamanda toplumsal bağlılık, sınır ve sorumluluk gibi değerleri de içeren bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Kendi olma ihtiyacı kadar ait olma ihtiyacını da sağlıklı şekilde doyuran bu denge noktası, çocukların sağlıklı gelişimi ve aile yapısının dengeli sürdürülebilirliği için zorunludur.

Sağlıklı sınırlar koymak, çocuğun duygusal ve sosyal gelişimi için elzemdir. Aile içinde kurallar olmalı ve ebeveynler de bu kurallara uymalıdır. Kurallar keyfi değil, gelişimi destekleyici olmalıdır. Çocuğa yaşına uygun sorumluluklar verilmeli, yerine getirdiğinde takdir edilmelidir. Sevgi ve saygıya dayalı aile ortamında, cinsiyet, yaş ya da doğum sırasına göre ayrım yapılmamalıdır. Anne-babalar gerektiğinde “hayır” demeli; suçluluk ya da acelecilik nedeniyle çocuk isteklerini sınırsız karşılamamalıdır. Çocuğun sabretmeyi, ertelemeyi ve vazgeçmeyi öğrenmesi duygusal olgunluk için gereklidir. Tutarlı ve örnek ebeveynlik, sınırların içselleşmesini de kolaylaştırır. Hatalardan öğrenme fırsatı sunarak, sorumluluk sahibi ve dirençli bireyler yetiştirilebilir. Özgüven kazandırmaya çalışırken doyumsuz ve sınır tanımayan bireyler yaratmamak için sevgi ve disiplin dengelenmelidir.

Sonuç olarak, çocukerkil aile yapısı, çocuğu merkeze alan bir anlayış gibi görünse de, sağlıklı sınır ve rehberlikten yoksun bırakması sebebiyle çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen, aile içi rolleri tersine çeviren ve toplumsal yapıyı zedeleyen bir modele dönüşmektedir. Ebeveynlik, yalnızca sevgi sunumu değil, aynı zamanda rehberlik, değer aktarımı, sınır koyma ve sorumluluk kazandırma sorumluluğunu da içerir.

 

Vaiz Dr. Tuba Kevser Şahin

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.