Kadına Yönelik Şiddet Nasıl Olimpiyat Sporu Oldu?

04.06.2025
A+
A-
Kadına Yönelik Şiddet Nasıl Olimpiyat Sporu Oldu?

Paris 2024 Olimpiyatları’nda erkek kromozomlarına sahip bir sporcunun kadınlar boks kategorisinde yarışması, kadın sporcuların güvenliği ve adaleti konusunda küresel bir tartışma başlattı.

2024 Paris Olimpiyatları’nda yaşanan bir olay, kadın sporcuların güvenliği ve sporun adaleti konularında ciddi endişelere yol açmıştı. İtalyan boksör Angela Carini, kadınlar boks kategorisinde karşılaştığı Cezayirli rakibi Imane Khelif‘in sert darbeleriyle sadece 46 saniye içinde ringden ayrılmak zorunda kaldı. Carini, maç sonrası yaptığı açıklamada, “Daha önce böyle bir yumruk hissetmedim” diyerek yaşadığı şoku dile getirmişti.

Olayın ardından Amerikan Patologlar Koleji tarafından akredite edilmiş olan Dr. Lal PathLabs laboratuvarı tarafından ortaya çıkan tıbbi raporlar, Khelif’in XY kromozomlarına sahip olduğunu ve biyolojik olarak erkek olduğunu doğruladı. Bu durum, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) cinsiyet politikalarının sorgulanmasına neden oldu. IOC, pasaportta “kadın” yazmasının yeterli olduğunu belirtse de, uzmanlar ve sporcular bu yaklaşımın kadınların fiziksel güvenliğini tehlikeye attığını savunuyor.

Kadın hakları savunucuları ve spor camiası, bu tür durumların kadın sporcuların eşitlik ve güvenlik haklarını ihlal ettiğini belirtiyor. Uzmanlar, biyolojik farkların göz ardı edilmesinin kadın sporcuların fiziksel bütünlüğünü riske attığını ve sporun adalet ilkesine zarar verdiğini vurguluyor.

Bu olay sadece sporda değil, insan hakları camiasında da çelişkili bir tabloyu gözler önüne serdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kıdemli temsilcilerinden Minky Worden, bu konuda kamuoyuna “toplumsal cinsiyet kimliğinin” sporcularda belirleyici unsur olması gerektiğini savunarak, yaşananlara eleştiri getirenleri “transfobik” olmakla itham etti. Kadın sporcuların fiziksel güvenliği ve biyolojik eşitlik talepleri, insan hakları kisvesi altında marjinalleştirildi.

Sadece insan hakları örgütlerinin değil; birçok spor STK’sı da yaşanan adaletsizliğe göz yumdu. Hatta bu durumu sorgulayan gazeteciler, akademisyenler ve kadın hakları savunucuları sosyal medyada ve uluslararası çevrelerde sistemli biçimde itibarsızlaştırıldı. Sporu adil tutmaya çalışan sesler, insan hakları adı altında bastırıldı.

Bu örnekte görüldüğü gibi, toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında yapılan düzenlemeler, kadınlar için yeni bir adaletsizlik zemini yaratıyor. İnsan hakları savunucularının bu sürece eleştirel yaklaşmak yerine, tek taraflı bir ideolojiyi savunması, kadınların spordaki hak arayışını yalnızlaştırıyor. Sporda adaletin sağlanması için biyolojik gerçeklikleri yok sayan politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Bazı sözde “nazik” ve “aydın” insanlar için, bir erkeğin bir kadının suratına yumruk atması artık bir ilerleme işareti gibi gösteriliyor. Bu bakış açısı, kadınların sporuna ve güvenliğine duyulan derin bir küçümsemenin göstergesidir ve son derece utanç vericidir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.