“İnsan 3.0” belgeseli, gençlerin kimlik arayışında karşılaştıkları LGBT propagandasını gerçek yaşam hikayeleri ve uzman değerlendirmeleriyle anatomik bir eleştiri olarak ele alıyor. Belgeselin ilk gösterimi, AKM Yeşilçam Sineması’nda gerçekleşen özel bir etkinlikle izleyiciyle buluştu.
Dijital çağın kültürel dönüşüm çağrılarıyla şekillendirdiği yeni kimlik algıları, son dönemde özellikle gençler üzerinden yürütülen toplumsal tartışmaların merkezinde yer alıyor. Yönetmenliğini Av. Hatice Beyza Öztürk’ün yaptığı “İnsan 3.0” belgeseli, bu tartışmaların en çok gündeme gelen başlıklarından biri olan LGBT konusuna eleştirel bir perspektifle yaklaşıyor.
“Parlak Renkler, Karanlık Niyetler?” alt başlığıyla sunulan 36 dakikalık yapım, LGBT hareketine yönelik farklı bir bakış açısı sunarak, bireysel bir dönüşüm hikâyesi üzerinden izleyiciyi düşünmeye davet ediyor.
Belgesel, yaklaşık 15 yıl boyunca trans bir erkek olarak yaşamış bir kişinin, bu süreçte yaşadığı deneyimleri, travmaları ve dönüşüm kararını merkezine alıyor. Söz konusu kişi, çocukluk yıllarında maruz kaldığı etkilerle başladığı cinsiyet değiştirme sürecinin kendisine ne tür ruhsal ve sosyal yükler getirdiğini detaylı biçimde anlatıyor.
Yapımda bu anlatıya eşlik eden uzman görüşleri, LGBT propagandasının medya, dijital platformlar ve sanat yoluyla nasıl yaygınlaştığını ve bunun özellikle gençler üzerindeki etkilerini değerlendiriyor. Sosyolog, hukukçu ve psikologların katkı sunduğu içerikte, özellikle dijital mecralarda artan kimlik dayatmalarına dikkat çekiliyor.
Belgeselin yönetmeni Hatice Beyza Öztürk, çalışmayı hazırlarken LGBT konusunun yalnızca bireysel bir yönelim olarak ele alınamayacağını belirtiyor. Ona göre LGBT, kültürel bir inşa projesi olarak yeni bir insan tasavvurunu temsil ediyor:
“LGBT sadece bir bireysel yönelim meselesi değil; kültürel bir inşa projesi olarak yeni bir insan tasavvurunu temsil ediyor. Biz bu tek yönlü anlatının dışında kalan, hatta sistemin görmezden geldiği yüzü görünür kılmak istedik. İnsanlar için cinsiyetsiz, kimliksiz, vatansız, hiçbir dini veya ideolojik değere bağlı olmayan bir modelleme öngörülüyor. Biz buna karşı ‘İnsan 3.0’ adını verdiğimiz bu modele anatomik bir eleştiri geliştirmek istedik. Tek yönlü anlatının dışında kalan, hatta sistemin görmezden geldiği yüzü görünür kılmak istiyoruz.” dedi.
Yapımcı Samet Doğan, belgeselin oluşum sürecinin zorluklarla dolu olduğunu ve projenin yaklaşık 6 ay sürdüğünü aktarıyor. Bu süreçte özellikle anlatıcı bulunmasının kolay olmadığını belirten Doğan, LGBT sürecini yaşamış ama pişman olmuş kişilerin konuşmakta tereddüt ettiğini, kimi zaman travmalar nedeniyle sessiz kalmayı tercih ettiklerini ifade ediyor.
Doğan, “Birilerinin bu konuda artık sesini çıkarması gerekiyor” diyerek, belgeselin dijital içeriklerde neredeyse hiç yer verilmeyen alternatif bir bakış açısını sunduğunun altını çiziyor. Gençlerin sosyal medyada sıkça karşılaştıkları LGBT içeriklerine karşı, farklı düşünen ama sesi duyulmayan bireylerin de olduğunu hatırlatmak istediklerini belirtiyor.
“Birilerinin bu konuda artık sesini çıkarması gerekiyor. Dijital içeriklerde neredeyse hiç yer verilmeyen alternatif bir bakış açısı sunmak istedik. Gençlerin sosyal medyada sürekli karşılaştığı LGBT içeriklerine karşı, farklı düşünen ama sesi duyulmayan bireylerin de var olduğunu göstermek istiyoruz.” dedi.
“İnsan 3.0”, özellikle genç izleyicileri ve aileleri hedefliyor. Yapım, kimlik arayışındaki genç bireylerin karşılaştığı yönlendirmeleri sorgularken, aynı zamanda aile bağlarının ve geleneksel yapının yeniden düşünülmesi gerektiğini ima ediyor.
Belgesel, kültürel tartışmaları yalnızca ideolojik cepheleşme üzerinden değil, gerçek yaşam deneyimleri üzerinden aktarmaya çalışıyor. Bu yönüyle, hem bir toplumsal eleştiri hem de bireysel bir yüzleşme öyküsü barındırıyor.
YouTube’da “Mesele” kanalında yayınlanan belgesel, modern kültürün parıltılı vitrinine gizlenmiş karanlık planlarını inceliyor.
